Prostat Kanseri

12 Haziran 2022by Dr. Serdar Yalçın

Burada paylaşılan bilgiler, sadece bilgilendirme amaçlıdır ve belirtilen son güncelleme tarihinde (12 Haziran 2022) düzenlenmiştir. Aşağıdaki bilgiler ışığında kendinizde bir hastalık durumu olduğunu düşünüyorsanız lütfen doktorunuz ile iletişime geçiniz.

 

“Halihazırda yayınlanmış olan üroloji literatürü incelendiğinde henüz prostat kanseri için bilinen hiçbir etkili önleyici diyet veya farmakolojik müdahale yoktur”

 

“Bugüne kadar yapılmış bilimsel çalışmalar ile elde edilmiş mevcut kanıtlar, spesifik (diyet ve diğer) faktörler ile prostat kanseri gelişimi arasında nedensel bir ilişkiyi desteklememektedir. Sonuç olarak, prostat kanserini önlemede etkili bir önleyici strateji önerilemez”

 

“Bizler üroloji olarak, erkek bireylere birinci derece akrabalarında prostat kanseri öyküsü var ise 40 yaşından itibaren, birinci derece akrabalarında prostat kanseri öyküsü yok ise 50 yaşından itibaren rutin olarak yılda bir kez üroloji kontrolü yaptırmalarını öneriyoruz”  

 

Prostat kanseri, 2020’de dünya çapında tahmini 1,4 milyon tanı ile erkeklerde en sık teşhis edilen ikinci kanser olarak bildirilmiştir. Otopsi çalışmalarının sistematik incelemesi ile, 30 yaş altındaki erkeklerde bile prostat kanseri prevalansının %5 olduğu bilinmektedir. Bu oran 79 yaş üzerindeki erkelerde %60’lara çıkmaktadır. Aslında prostat kanseri için, yaş alan erkeğin hayatının bir bölümünde karşılaşabileceği sağlık problemidir demek yanlış olmaz, bu nedenle biz üroloji uzmanları, erkek bireylere birinci derece akrabalarında prostat kanseri öyküsü var ise 40 yaşından itibaren, birinci derece akrabalarında prostat kanseri öyküsü yok ise 50 yaşından itibaren rutin olarak yılda bir kez üroloji kontrolü yaptırmalarını öneriyoruz.

 

Prostat kanseri tanısının insidansı, farklı coğrafi bölgeler arasında büyük farklılıklar gösterir; en yüksek insidans Avustralya/Yeni Zelanda, Kuzey Amerika’da ve Batı-Kuzey Avrupa’da iken; Doğu ve Güney-Orta Asya’da insidans düşüktür, ancak bu bölgelerde de düzenli tarama yöntemlerinin günlü pratiğe girmesi ile artmaktadır. Doğu ve Güney Avrupa’da da oranlar zaman içinde istikrarlı bir artış göstermektedir.

 

Dünya çapında prostat kanseri nedeniyle ölüm oranlarında, coğrafi bölgeler arasında nispeten daha az farklılık bulunmaktadır; ancak oranlar genellikle Afrika kökenli popülasyonlarda yüksektir.

 

Prostat kanseri oluşumunda etkili faktörler (Etiyoloji)

 

Aile hikayesi varlığı ve kalıtsal prostat kanseri

  • Genetik mutasyonlar

 

Risk faktörleri

  • Eksojen (dışsal) ve çevresel faktörler

    (Japonya’da yaşayan erkeklerin, Batı dünyasındaki erkeklere kıyasla daha düşük prostat kanseri riskine sahip olduğu bildirilmiştir. Bununla birlikte, yapılan bir çalışmada, Japonya’dan Kaliforniya’ya taşınan Japon erkeklerinin prostat kanseri risklerinin arttığı ve Amerikalı erkeklerinkine yaklaştığı gösterilmiştir ve bu çalışmada çevresel veya diyet faktörlerinin rolü ima edilmiştir. Bununla birlikte, şu anda prostat kanseri için bilinen hiçbir etkili önleyici diyet veya farmakolojik müdahale yoktur.

  • Metabolik sendrom

    (Metabolik sendrom komponentlerinden olan hipertansiyon hastalığına sahip olmak ve bel çevresinin 102 cm’den geniş olması prostat kanseri için risk faktörü olarak bildirilmiştir)

    • Şeker hastalığı (Diabetes mellitus) ve metformin kullanımı (Üroloji literatüründe yayınlanan bir makalede, metformin kullanan erkek şeker hastalarının, hayatında metfomini hiç kullanmamış olan erkeklere göre daha düşük oranda prostat kanserine yakalandığı bildirilmiştir; metformin prostat kanseri önlenmesine kullanılabilecek bir ajan olarak kabul edilmemiştir)
    • Kolesterol ve statin kullanımı olan hastalarda literatür bilgisine dayanarak; total kolesterolü, yüksek yoğunluklu lipoprotein kolesterolü, düşük yoğunluklu lipoprotein kolesterol seviyeleri ve prostat kanseri arasında bir ilişki olmadığı ve statin kullanımının prostat kanserini önlediği veya arttırdığı yönünde bir bilgi olmadığı bilinmektedir.
    • Obezite ile ilgili olarak üroloji literatür bilgilerine dayanarak şunu söyleyebiliriz; obezitesi olan erkekler prostat kanseri olursa, daha yüksek dereceli bir prostat kanseri ile karşımıza çıkma olasılığı, obez olmayanlara göre daha fazladır.
  • Diyetimizle ilgili faktörler

    • Alkol (Yüksek alkol alımı, ancak aynı zamanda alkolden tamamen uzak durmak, daha yüksek prostat kanseri ve prostat kanserine özgü mortalite riski ile ilişkilendirilmiştir),
    • Kahve (Kahve tüketiminin prostat kanserine yakalanma oranını düşürdüğünü gösteren çalışma bulunmaktadır),
    • süt ve süt ürünleri (Süt ürünlerinden yüksek protein alımı ile prostat kanseri riski arasında zayıf bir ilişki bulunmuştur),
    • Yağlar (Uzun zincirli omega-3 çoklu doymamış yağ asitlerinin alımı ile prostat kanseri arasında bir ilişki bulunamamıştır; ancak kızarmış gıdaların alımı ile prostat kanseri riski arasında bir ilişki olabilir),
    • Domates: likopenler ve karotenler (Meta-analizlerde domates alımının (çoğunlukla pişirilmiş) ve likopenlerin prostat kanseri insidansı üzerindeki olumlu etkisine yönelik bir eğilim tespit edilmiştir; ancak bunun yanında likopeni plasebo ile karşılaştıran randomize kontrollü çalışmalar, prostat kanseri insidansında anlamlı bir azalma belirlememiştir),
    • Et (Bilimsel çalışmalar kırmızı et veya işlenmiş et tüketimi ile prostat kanseri arasında bir ilişki göstermemiştir),
    • Soya: fitoöstrojenler -izoflavonlar/kumestanlar (Bir bilimsel çalışmada fitoöstrojen alımının, prostat kanseri riskinin azalmasıyla önemli ölçüde ilişkili olduğu gösterilmiştir; ancak yüksek miktarda soya gıda alımı olan erkeklerde prostat kanserinin ileri evre kanser ile karşımıza çıktığını göstermektedir),
    • Vitamin D (D vitamini eksikliği veya fazla alımı prostat kanseri riskini artırdığına yönelik literatür bilgileri bulunmaktadır),
    • Vitamin E, selenyum (Düşük kan selenyum ve E vitamini seviyeleri ile agresif prostat kanseri arasında ters bir ilişki bulunmuştur. İlgili bilimsel yayında uzun süreli maruziyeti yansıtan tırnak selenyum seviyeleri kullanılmıştır. Ancak selenyum ve E Vitamini takviyesinin prostat kanseri insidansını etkilemediği gösterilmiştir).
  • Hormon aktif tedaviler

    • Bu bölümle ilgili bilgiler ilaç bilgisi içereceğinden bilgi paylaşılmamıştır. Eğer hormon içeren bir tedavi alıyorsanız, size ilacı başlayan doktorunuzdan, kullanılan hormon ilacı ve prostat kanseri ilişkisi konusunda ayrıntılı bilgi isteyiniz ve yıllık üroloji kontrolleriniz sırasında bu ilaçlarınızı üroloji doktorunuza gösteriniz
  • Diğer potansiyel risk faktörleri

    • İnflamatuar barsak hastalığı (Genel popülasyonla karşılaştırıldığında, inflamatuar barsak hastalığı olan erkeklerde önemli ölçüde daha yüksek bir prostat kanseri oranı bulunmuştur),
    • Kellik (daha yüksek prostat kanserine bağlı ölüm riski ile ilişkilendirilmiştir)
    • Gonore/bel soğukluğu (prostat kanseri insidansı ile anlamlı olarak ilişkili bulunmuştur),
    • Gece vardiyalı çalışmak (artan prostat kanseri riski ile ilişkili olduğunu ortaya koyan bir meta-analiz bulunmaktadır),
    • Mevcut sigara içimi (artmış prostat kanserine bağlı ölüm riski ve agresif tümör görülme riskini taşır. Sigarayı bıraktıktan sonra bile daha kötü prostat kanseri prognozu ilişkisi gösterilmitir),
    • Kadmiyum (üzerine yapılan bir çalışmada, yüksek kadminyum maruziyeti ile prostat kanseri riski arasında pozitif bir ilişki gösterilmiştir),
    • HPV tip 16 (İnsan papilloma virüsü-tip 16 pozitif olan erkekler prostat kanseri açısından artmış risk altında olabilir),
    • Östrojenik insektisit klordekon plazma konsantrasyonu (prostat kanseri riskindeki artışla ilişkili olduğu gösterilmiştir),
    • Aspirin veya nonsteroid antiinflamatuar ilaçların kullanımı (prostat kanseri ve prostat kanserine bağlı ölüm riski hakkında çelişkili veriler bulunmaktadır),
    • Ultraviyole radyasyona maruz kalmak (prostat kanseri riskini azalttığı gösterilmiştir),
    • Sünnet olmak (Bir derleme makalede sünnet olan erkeklerde, prostat kanseri açısından küçük ama koruyucu bir ilişki bulmuştur),
    • Daha yüksek boşalma sıklığı (Ayda 21’den daha fazla boşalan erkekler ile ayda 4 ila 7 kez boşalan erkeklerin karşılaştırıldığı bir çalışmada, boşalma sıklığı daha fazla olan erkeklerin %20 daha düşük prostat kanserine yakalanma riski olduğu gösterilmiştir).